Paylaş
Gazze savaşının yaşandığı, savaşın Lübnan’a sıçradığı, İran ile İsrail savaşının konuşulduğu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye” çıkışını yaptığı bir sırada bu resepsiyonlar verimli geçiyor. Gazeteciler ile diplomatlar arasındaki sohbetlerde elbette ki bölgemizdeki gelişmeler konuşuluyor. Ama ikinci ya da üçüncü cümleden sonra yabancı diplomatlar usta bir manevra ile konuşmayı iç siyasete kaydırıyorlar. Tahmin edin ne soruluyor?
EN ÇOK MERAK ETTİKLERİ
Bundan birkaç ay önce Gezi davasını, Can Atalay konusunu gündeme getiriyorlardı. Şimdi ilk sırada Ekrem İmamoğlu soruluyor.
Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelecek mi? İmamoğlu, Cumhurbaşkanı adayı olacak mı?
İKİNCİ SORU
Ardından Erdoğan bu seçimde aday olur mu sorusu geliyor. Dikkat ediyorum yabancılar Ekrem İmamoğlu’nun üzerinde durdukları kadar Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanı adaylığının üzerinde durmuyorlar.
Yabancılar için varsa da yoksa da Ekrem İmamoğlu.
Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak geleceği kabullenilmiş durumda. Yine de ‘Bir ihtimal var mı?’ diye soruyorlar. Özgür Özel gibi, cezanın istinafta onanacağını düşünüyorlar. Ama Yargıtay’da bozulabilir havasındalar.
İKİ ÖNEMLİ BELİRSİZLİK
Onlar için iki belirsizlik var.
Biri Ekrem İmamoğlu’nun aday olup olmayacağı, diğeri ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu seçimde aday olup olmayacağı konusu.
İmamoğlu konusundaki belirsizlik ileriye dönük öngörüde bulunmalarını önlüyor. Ama gönüllerindeki cumhurbaşkanı adayının Ekrem İmamoğlu olduğu hissediliyor. Gerçi yabancılar Cem Boyner’in partisine, Kemal Derviş, İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan’ın hareketine de büyük umutlar bağlamışlardı. Bir dönem Meral Akşener’i takip ediyorlardı.
ERDOĞAN DIŞI FAKTÖRLER
Her defasında Erdoğan dışı faktörlere şans tanırlar ama sonunda seçimi kazanan Erdoğan olur. AK Parti’nin iktidar olduğu 3 Kasım 2002 seçimlerinden önce ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Washington’a gönderdiği raporlarda isabetsizlik rekoru kırmıştı. Çünkü AK Parti’nin tek başına iktidarını öngörememişlerdi. Öyle ki AK Parti ile ciddi bir ilişki dahi kurmamışlardı.
HATA UYARISI
Ankara’daki yabancı diplomatların seçimlerden sonra aynı duruma düşmemeleri için Ekrem İmamoğlu konusunda bu kadar angaje olmaları siyasi analizlerinde hata yapmalarına yol açabilir. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili önemli belirsizlikler var.
Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelirse denklem alt üst olacak.
MANSUR YAVAŞ’A DİRENÇ
Ekrem İmamoğlu yarıştan koparsa Mansur Yavaş muhalefetin favori adayı olarak öne çıkıyor ama CHP içinde Yavaş’a karşı bir direnç var. CHP’nin Mansur Yavaş’ı aday gösterme ihtimali zayıflıyor. Ekrem İmamoğlu aday olamazsa Özgür Özel ismi öne çıkıyor. Bu durumda Mansur Yavaş, merkez sağ ve milliyetçi kesimin adayı olarak çıkabilir. Ama CHP seçmeninin desteğinden yoksun olarak.
Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar köprülerin altından çok sular akacak. Seçimde noktalardan biri de ekonomi ve bölgemizi tehdit eden savaş ihtimali olacak. 2028 yılına kadar dengeler önemli ölçüde değişecek.
ERKEN SEÇİM OLUR MU?
Benim beklentim erken seçim olacağı yönünde. Ama 2028’e 6 ay ya da 1 yıl kala erken seçim kararı alınabilir. CHP, cumhurbaşkanı adaylığı ve iç çatışmaları nedeniyle oy kaybetmeye başladı. CHP gerilemeye devam eder, ekonominin düzelmesiyle ve bölgesel savaş tehdidi nedeniyle Erdoğan yeniden en güçlü aday konumuna yükselebilir.
Bu durumda çoklu adaylarla seçime gidebiliriz.
ERDOĞAN BELİRLEYECEK
Özel durumuna rağmen Ekrem İmamoğlu, kamuoyu araştırmalarındaki desteğiyle Mansur Yavaş, CHP’deki dengelerin değişmesi sonucunda Özgür Özel cumhurbaşkanı adaylığı potasında bulunuyorlar. DEM Parti’de bu kez Selahattin Demirtaş ismi güçlü bir şekilde konuşuluyor. Yine Fatih Erbakan olası adaylar arasında yer alıyor. Ama bu süreci belirleyecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrı olacak. Erdoğan ‘Bitti’ demeden bu iş bitmez.
ABD İKİLİ OYNADI
7 Ekim’den sonra ABD, savaş gemilerini, uçak gemilerini Doğu Akdeniz’e getirerek, İsrail’e dokunanı yakarım mesajı verdi. İsrail’in korumasını üstlendi. İsrail’e sınırsız destek verdi. Silah ve para yardımı yaptı. İlk günlerde Biden, koşa koşa İsrail’e gitti. Blinken, “Bir Yahudi olarak geldim” dedi. Amerikalı generaller, İsrailli askerlerle ortak saldırı planları yaptılar. Netanyahu’yu kongreye davet edip, ayakta alkışladılar. 13 Nisan’da İran, İsrail’e karşılık verince İran’ın gönderdiği dronları İsrail’den önce ABD uçakları düşürdü.
Buraya kadar ABD’nin İsrail’in yanında olduğunu anlattım. Burada ikili oynama söz konusu değil.
MADALYONUN ÖTEKİ YÜZÜ
Ama madalyonun bir de öteki yüzü var.
Amerika, İsrail’in korumasını üstlenip her türlü desteği verirken zaman zaman ateşkes çıkışları yaptı. 31 Mayıs’ta üç aşamalı ateşkes teklifinde bulundu. Biden, Netanyahu’dan savaşı Ramallah’a yaymamasını istedi. Zaman zaman Netanyahu’yu eleştirdiği oldu. ABD’nin, savaş bölgeye yayılmasın, Lübnan’a kara operasyonu olmasın dediği anlar oldu.
Hatta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki bir oylamada veto etmedi, çekimser kaldı. İsrail, Lübnan’a yönelince Amerika, yeni bir ateşkes planı ile ortaya çıktı.
ROL PAYLAŞIMI
Gördük ki, İsrail ile Amerika başından itibaren bir rol paylaşımı yapmış.
Netanyahu katliam yaparken, ABD zaman zaman ateşkes oltasını atmış.
Biden, Gazze’de üç aşamalı ateşkes planını sunduğunda Hamas, saatler içerisinde ateşkesi kabul ettiğini açıkladı. Katar’da ve Mısır’da masalar kurulup müzakereler yapıldı. Ama bu arada İsrail, Gazze’de katliamlarını sürdürdü.
İRAN’DAN TARİHİ İTİRAF
ABD’nin ateşkes planı müzakere edilirken, ateşkese en çok destek veren Hamas lideri İsmail Haniye, Tahran’da düzenlenen bir suikastla şehit edildi. Ama oyun bitmedi. İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın, “Haniye suikastına cevap vermememiz karşılığında Amerika ve Avrupa liderlerinin ateşkes vaadiyle kandırıldık” dediği gibi İran oyalandı. Bu sırada Netanyahu başka suikastların hazırlıklarını yaptı.
O hazırlığın ne olduğunu sonra öğrendik.
NASRALLAH ATEŞKESİ KABUL ETMİŞTİ
ABD, İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes önerdi. Lübnan Dışişleri Bakanı Nasrallah’ın, Lübnan’ın İsrail ile ateşkese onay verdiğini, bunu İsrail hükümetine ve Amerika ile Fransa’ya ilettiğini Netanyahu’nun da kabul ettiğini açıkladı. Peki sonra ne oldu?
ABD ateşkes müzakerelerini sürdürürken, İsrail, Nasrallah’ı şehit eden saldırıyı gerçekleştirdi.
Yani, ABD ikili oynadı, ‘ateşkes’ dedi, savaş bölgeye yayılmasın diye uyardı İsrail ise katliamlarına, suikastlarına devam etti. ABD oyaladı, İsrail katletti.
Paylaş